Kriz | Konular | Kitaplar

FERDÎ VE İCTİMÂÎ BİR İLLET:İSRAF

İsraf, haddi aşan ölçüde sarfetmek ve harcamak mânâsına gelir. Keza, Allah' aitaatın dışında bir yere malını sarfedip harcamaya da israf denilmektedir.

İsraf, bir çoğumuzun zannettiği gibi, sadece yeme-İçmeyi içine alan bir mefhum değildir. Fakat, yeme-içme insanın zarûrî ihtiyaçlarının başında geldiği için hususiyle bunlar üzerinde durulmuştur. Nitekim âyet-i kerimede, "Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez"(S. A'raf, 31)buyurulmuştur. Yeme-içme yanında giyim-kuşam, zamanı değerlendirme, çalışıp çabalama, dinlenme ve eğlenme, sevgi ve nefrette bile israf bahis mevzuudur. Bunların her birinde haddi aşmak mümkündür. Her haddi aşmanın bir sarf ve harcama cihetinin bulunuacağı da tabiîdir.

Meselâ, ihtiyacın üstünde yapılan ve neticede dökülen yemekler, atılan ekmekler, israfa neden dalındığını açıkça gösteren birer ölçüdür. Âdeta bir konfeksiyon vitrini haline gelen elbise dolapları, müsrifliğin en canlı örneklerinin başında gelir. Bilhassa moda iptilâsına kapılanlar, âile hayatını yıkacak, iflasa sürükleyecek ölçülere varan bir israfın içindedirler. Kişinin dünya ve âhiretine, şahsına ve içinde yaşadığı cemiyete hiçbir faydası bulunmayan meşguliyetlerle geçirdiğini anlar, bir daha ele geçirilmesi mümkün olmayan ve en kıymetli hazîne olan zamanın israfıdır. Sağlığı bozacak, insanı kulluk vazifelerini ifâdan alıkoyacak, başkalarının bakımına ihtiyaç hissettirecek derecede kendini mahvedercesine çcalışmak da bir israftır. Bununu aksine kişiyi iş yapmaktan soğutacak, geçimine mâni olacak derecede dinlenmek ve eğlenmek de bir nevi tembellik olup, israfın bir başka çeşididir.

İsrafta haddi tecavüzün yanında, başkalarının hakkına tecavüz de vardır. Bu bakımdan israfı mücerred bir tarzda sadece müsrifi alâkalandıran bir mefhum olara düşünmek mümkün değildir. İsraf fert ve cemiyetlerin bünyesini tahrip eden hastalıklardan biridir.

Kezâ israf; dînimizin ısrarla üzerinde durduğu ve bizlere takdim ettiği ictimâî tesânüd (sosyal dayanışma),sağlıklı cemiyet, mükemmel insan gibi ulaşılması arzu edilen hedefleri temelinden sarsmakta, ferdiyetçi bir yapıyı öne çıkarmaktadır.
Böylece Müslüman Cemiyetler, İslâm'ın ortaya koyduğu; temeli insana hizmet, şefkat, merhamet, fedâkârlık ve sevginin yaygınlaşması gibi güzel ahlâk esaslarına istinad eden cemiyet örneğinden uzaklaşarak, şahsî menfaatlere dayalı liberal-kapitalist, daha umumî mânâda materyalist bir yapıya doğru sürüklenmektedir.

Halbuki her mü'min, mal ve oğulların kısacası her türlü varlığın, dünya hayatının bir süsü; devamlı olan amellerin ecrinin ise, Allah katında daha hayırlı olduğunu bilir. "Dünya hayatı; oyun, oyalanma süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir."(S. Hadîd, 20)"Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, salma atlardan, sağmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık, insanlar için bezenip süslendi. İşte bunlar dünya hayatının metâıdır. Asıl varılacak-barınılacak güzel yer, Allah'ın nezdindedir."S.Âl-i İmran, 14)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)Efendimiz de mü'minleri şu mübârek sözleriyle îkaz buyurmaktadır:"Bundan sonra, size dünya nîmetlerinin ve zînetlerinin açılıp onlara gönlünüzü kaptıracağınızdan korkuyorum. Âhirete nazaran dünyanın değeri, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. Parmağı ile denizde aldığı suyu göz önüne getirsin. Altına, gümüşe, kumaşa, atâ (ihsan-bağış-bahşiş)ya kul olanlar helâk olmuştur. Her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi de maldır."

Evet, kıyâmete kadar rehberemiz ve imtisâl nümûnemiz olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)'in hayatı, her türlü israftan uzak, mütevâzi ve iktisadî idi. Onun hayatında ne ifrâta, ne isrâfa ne tefrîte yer yoktu; tamâmen itidâl üzereydi.

Fazilet Takvimi


Konular