Kriz | Konular | Kitaplar

Küreselleşmenin Ekonomik Yönü

Küreselleşme felsefesinin en önemli kolu ekonomiktir. Bir alıcının ve birde satıcının olduğu pazarda değişim aracı olarak, paraya ihtiyaç vardır. Küreselleşmede önümüze çıkan sorunlardan biri de dünya nüfusunun % 25’ ni teşkil etmesine karşılık, dünya sermayesinin % 80’ inin küreselleşmeyi motive eden batılı ülkelerin (G-7) elinde bulunması problemidir. İleri teknoloji, mal ve hizmet üretimi ile birlikte aynı merkez sermaye gücünü de elinde bulundurmaktadır.

Küresel ekonomik yapılanmada önemli rol oynayan üç örgüt bulunmaktadır. Bunlar Uluslar arası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve önceleri GATT daha sonra Dünya Ticaret Örgütü (WTO) dür. İşte bu kurumlar dünyayı ekonomik anlamda küresel bir anlayışla yönetme eğilimindeki kurumlar olarak küreselliğin ekonomik ve finansal boyutuna da ağırlığını koymuş örgütlerdir.

Tüketici ve yatırıma ihtiyaç duyan ülkeler, küreselleşme denkleminde aynı anda iki şeyi talep eder durumdadır. Birincisi üretmek için gerekli olan teknoloji, mal ve hizmetler, ikincisi bunları alacak para.

Küreselleşmenin ekonomik boyutunun iki etkeni vardır. Bunlar küresel üretim ve küresel finanstır. Üretimin küreselleşmesi ; sermayenin üretim alanı olarak dünyayı bir bütün biçimde değerlendirmesi, küreselleşmiş üretim sisteminin parçalarının maliyet avantajı ve ekonomik açıdan en uygun bölgelerde gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz ki hammadde, ara malı, emek ve dışsal maliyetler üretim maliyetini dolayısıyla yatırım bölgelerini etkiler.

Küresel finansı veya finansın küreselleşmesini, ulusal devletler tarafından düzenleme dışı bırakılmış, kendi kuralı ile 24 saat ve elektronik bir şekilde yürütülen para hareketi olarak betimleyebiliriz. Finansın bu denli küreselleşmesinin en önemli nedeni ve hızlandırıcısı bilgisayar teknolojisidir. Bugün İstanbul’ daki bir borsacı dünyanın herhangi bir yerinde işlem gören bir menkul kıymeti alıp satma olanağına sahip olabiliyor. Bunun anlamı tüm dünyada hükümetlerden bağımsız olarak 24 saat boyunca finansın akışı, dolayısıyla sermayenin küreselleşmesi demektir. Bu akışta esas olan da sermayeyi hükümetlerin kendi ülkelerine çekebilmeleridir.

Bu durum bayrakları, vatanları ve ordularıyla bağımsız olan ülkeleri istemedikleri bedelleri ödeme mecburiyeti ile karşı karşıya bırakmaktadır. Ve bu süreç çok hızlı ilerlemektedir. Gelişmekte olan ülkeler bu anlamda küreselleşmenin kıskacına düşme tehdidi ile karşı karşıyadır. İleri teknoloji ürünlerinin ve iletişim teknolojilerinin birbiri ardınca yenilenerek dünyaya sunulması bitmez tükenmez ihtiyaçlar listesi oluşturmaktadır.