Kriz | Konular | Kitaplar

Küreselleşmenin Siyasal Yönü

Coğrafya’ dan bağımsız bir politika, politikadan bağımsız bir ekonomi düşünülemez. Jeostratejik temeline oturtulmuş bir ekonomi, politik ise uygun güçle ve uygun yer ve zamanda başarıyla uygulamaya koyulabilir. Bu yönüyle II nci Dünya Savaşından sonra tam anlamıyla karşıt olarak ikiye ayrılmış dünyada, iki ayrı model birbirine karşı uygulamaya konmuş ve bu mücadele elli yıl sonra katılımcı demokrasiyi ve liberal ekonomiyi savunan Batı Dünyası bu aşamanın kazanan tarafı olmuştur.

Batılı ülkeler tarafından üretilen mal ve hizmetler ile bunlara ait bilgiler dünyada sınır tanımaksızın serbest olarak dolaşmak istemektedir. Bu durum alıcı ülkelerin pazar nitelikleri, siyasal yapıları ve yönetim biçimleriyle direkt ilgili olduğu için o ülkelerin mevcut siyasi yapılarının değişmesi “küreselleşmenin” bir gereği olarak ortaya çıkmakta, bu noktada da küreselleşme olgusunun en büyük kozu demokrasi ve hür rejimler olarak gündeme gelmektedir.

Demokratik sistemlerin zayıf ve düzenli olmadığı ülkelerde sınırlamaların ve yasaların varlığı ortaya istikrarsız pazarlar çıkarmakta dolayısıyla siyasal boyutta küreselleşme ülke yönetimlerini nihai hedefte tam demokrasiye ulaşma mecburiyetiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Dünyada enerji kaynakları ve coğrafyaların sağladığı stratejik önemden dolayı demokrasi dışı veya görünürde adı demokrasi ve cumhuriyet olan bazı ülke yönetimleriyle batılıların ittifakları gelecekteki bu gerçeği değiştirmeyerek, sadece bir geçiş sürecini ifade edecektir.

Demokrasinin ve demokratik hakların gündeme getirilmesi, azınlık haklarını, farklı kimliklerin kendilerini ifade edebilmelerini ve kültürlerini koruma isteklerini muhatap ülkelerin siyasal sorunlarının arasına itmektedir.