Kriz | Konular | Kitaplar

Türkiye'deki Finansal Krizler

1980 Sonrası Genel Görünüm
1980’li yıllarda Türkiye’de ekonomi politikası, içe dönük ve ithal ikameci büyüme stratejisinden dışa dönük ve serbest piyasa mekanizmasına dayanan sanayileşme politikasına kaymıştır.1981 yılına kadar sabit kur uygulanmış, 1988 yılından itibaren kurlar bankalar arası döviz ve efektif piyasası koşulları tarafından belirlenmiştir. 1984 yılında döviz tasarruflarına getirilen kolaylıklar,döviz tevdiyat hesaplarında artışa neden olmuştur. 1989 yılında 32 Sayılı Kararname ile birlikte finansal serbestleşmeye geçilmesi ve sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması, ülkeye yönelik sıcak para şeklindeki sermaye hareketlerine hız kazandırmıştır. Finansal serbestleşme politikaları ve kamu kesimi borcu sonucu yükselen faiz oranları, sermayenin spekülatif olarak reel sektörden finans sektörüne kaymasına neden olmuştur
Türkiye’de 1990’lardan sonra yaşanan krizler dışa açık bir ekonomide yaşanan krizlerdir. Sermaye hareketleri serbesttir ve kısa vadeli yabancı sermaye finansmanına dayanan yüksek faiz- düşük kur politikası uygulanmıştır. Büyüme dönemleri kısa vadeli sermaye girişleri ile desteklenmiştir. 1994 ve 2001 Krizlerinde dikkat çeken unsur bu iki krizin sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden sonra gerçekleştiğidir. Krizlerin derinleşmesinde uygulanan bu politikaların da etkisi olduğu görülmüştür. Finansal piyasalardaki istikrarsızlıklar, beklentilerdeki kötümserlik ve güven eksiklikleri spekülatif atak oluşturarak, Merkez Bankasının rezervlerinin azalmasına neden olmaktadır. Yaşanan bu kriz dönemlerinde TL’ye olan güven sarsılmış ve yabancı paralarla ikame seviyesinde önemli artışlar yaşanmıştır. Türkiye’de 1994 ve Şubat 2001 Krizlerinde spekülatif saldırılar Merkez Bankasının rezervlerini azaltmış ve uygulanan kur sistemi terk edilerek TL'nin devalüe edilmesine neden olmuştur
1982 Bankerler Krizi
Banker adı verilen kuruluşlar arasında ortaya çıkan faiz yükseltmeleri, bir süre sonra bankerleri borç alınan paraların faizinin ödenmesi için, sonradan daha yüksek faiz ile borçlanılmak zorunda bırakır. Böyle bir ortamda sürekli olarak faiz yükseltme davranışı ortaya çıkmıştır. 1982 yılında “Bankerler Krizi” serbest faiz politikasının ve banker iflaslarının, bireysel bankaların uygulamaları ile yönetim tarzlarının birleşmesinin bir sonucu olarak yaşanmıştır.
1990 Körfez Krizi
Türkiye ekonomisinin dış etkilerle şekillenen ilk krizi 1990 yılındaki Körfez Krizidir. Birleşmiş Milletler'in Irak ve Kuveyt'e müdahaleleri ile şekillenen Körfez Savaşı bu krizin önemli olaylarındandır.
Nisan 1994 Krizi
Türkiye, 90'lı yıllardaki en derin krizini 1994 yılında yaşamıştır. 1994 öncesinde kamu kesimi faiz dışı harcamaları, kamu gelirlerinden daha fazla açık vermiş, Kamu kesimi kazandığından daha fazlasını harcamıştır. Kamu borçlarının Merkez Bankası ile finanse edilmesi sonucunda Türkiye ilk defa hiper enflasyonu yaşamış, ardından yapılan kısmi; ama yeterli olmayan iyileşmeler neticesinde Türkiye krizden çıkabilmiştir.
Şubat 2001 Krizi
001 Türkiye ekonomik krizi, Kara Çarşamba olarak da bilinen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizidir. Milli Güvenlik Kurulu toplantısında cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile başbakan Bülent Ecevit arasındaki siyasi kriz bir anda tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür. Türkiye'nin Şubat 2001 finansal krizi, beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmasının ötesinde, ülkenin orta vedeli perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir.
2008 Krizi
2008 Ekonomik Krizi, 2008 yılının son aylarında ortaya çıkan ve dünyanın birçok ülkelerini olumsuz yönde etkileyen ekonomik gelişmelerdir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımıyla kıyaslanan bu kriz özellikle Eylül 2008 ayında gözle görülür hale gelmiştir. ABD'deki taşınmaz mal piyasasının birden değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak tutulu satışlardaki kişisel iflasların artmasının bu krizi tetiklediği sanılmaktadır.

Konular